Küba neden bir demokrasidir, ABD neden değildir? -Tim Anderson

28 Kasım 2008 Cuma

Bu yazı Sizden Önce Kere Okundu

Propaganda ve sözde demokrasiler döneminde, imparatorluğun en güçlü muhalifleri en zalim saldırıların hedefindedirler.
Bunun bir sonucu olarak Küba ve Amerika demokrasileri üzerine savunulan birçok fikir, gerçek bilgilerin tersine bir rapor ortaya koyar. Kanadalı bilim adamı William Osler’in dediği gibi “büyük cahilliğe büyük dogmalar". ABD'nin kendi ticari ayrıcalıklarının feshedilmesinin üzerine Küba' ya uygulamaya başladığı yasadışı ambargo neredeyse 50 yılını doldurdu. Hala Küba'nın ABD tarzı bir demokrasiye ihtiyacı olduğu propagandasını yayıyor ABD. Evet, haydi hep beraber iki ülkenin, katılımcı, temsili demokrasilerini ve sivil haklarını bir karşılaştıralım.

Temsili demokraside Küba bariz bir şekilde öndedir. Kübalılar ulusal meclislerini açık seçimlerle seçerler (aynı şekilde yerel ve bölgesel meclislerini de) bu meclis daha sonra bakanlıkları ve bakanlar kurulu başkanını seçer.

ABD’de direkt bir kongre seçimi ve dolaylı bir başkanlık seçimi var. Seçilen başkan daha sonra bakanlarını atar. ABD'de seçilmiş kongrenin büyük bir kesiminin savaşa girmek de dahil olmak üzere başkanlığın emirlerini bloke edecek yetkisi yoktur. Bu demektir ki halkın büyük çoğunluğunun karşı çıkması durumunda bile başkan savaş başlatabilir. ABD’de seçilmiş kongre gerçekte yönetimi elinde bulundurmaz.

Küba'da anayasa saldırı ve işgal savaşlarını reddeder (madde 12) ve bütün bakanlıklar seçilmiş meclise bağlıdır. Küba bakanlar kurulu başkanı (yanlış bir şekilde ABD emperyalizmi tarafından diktatör olarak adlandırılan kişi) milli meclisin üzerinde değildir ve mecliste karara bağlanmış kararları reddetme yetkisi yoktur. ABD de başkan kongre kararlarını veto edebilir.

ABD'de seçimlere katılabilmek için aday olabilmek büyük partilerden birine kaydolma ve güçlü bir desteğini arkalayabilmeye bağlıdır. Küba’da seçim partileri ve doğal olarak şirket desteği yoktur. Küba Komünist Partisi’nin (CCP), tartışma ve politikaları ilerletme anayasal tanınırlığı vardır fakat seçimlerde rolü yoktur. Yani yurttaşlar aday olabilmek ve seçilebilmek için CCP üyesi olmak zorunda değildirler ve fiilen de birçok seçilmiş kişi, parti üyesi değildir. Milli meclisin üyeleri (PCC üyesi olanlar veya olmayanlar), mecliste herhangi bir partiden ziyade kendi düşüncelerini temsil ederler. Küba sistemi yabancılara seçim partileri ve temsilcilikleri oluşturmalarını yasaklar. ABD'nin "yabancı müdahaleler" yapmaya alışkın yönetimine göre bu yasalar anti-demokratiktir.

ABD'de milyonlarca insan oy kullanma hakkından mahrumdur, geçmişte işledikleri bir suçtan dolayı ya da ikinci sınıf vatandaş kategorisine giren bir topluluğun içinde var olmaları nedeniyle (Örneğin ABD de yaşayan Porto Ricolular vergilerini vermek zorundadırlar ama mecliste temsil edilmezler).

Küba'da çok az kişi oy kullanamaz. Daha doğru bir deyişle yetişkin olarak tanımlanan 16 yaşından büyük nüfusun %90’ı her seçimde oy kullanır. ABD’de seçimlere katılım oranı %50 civarında kalır.

Her iki ülkede anayasal sivil hakları vardır. Fakat bu türden haklarda da Küba ABD’ye göre öndedir. Küba vatandaşlarının anayasal olarak; iş, gıda, ücretsiz eğitim, ücretsiz sağlık hizmeti, konut, kişisel mülk edinme ve mezhep özgürlüğü vardır. Küba devleti yurttaşlarının bu haklarını anayasayla garanti altına almıştır.

ABD yurttaşları ifade özgürlüğü, sınırsız özel mülk edinme ve bireysel silahlanma haklarına sahiptir. Aynı zamanda sağlığın, eğitimin ve genel refahın ödeyebilecekleri için var olduğu pazara katılma hakları vardır.

Anayasal olarak Küba'da kimse yargılanma ve savunma hakkı olmadan hapsedilemez (madde 59). Küba'daki "politik tutuklular" olarak bilinen tutuklular anayasal sistemi yıkmak amacıyla yabancılardan para alan kişilerdir.

Buna karşın ABD’de binlerce kişi yargılanmamış halde gözaltında tutulur, buna işgal altındaki Guantanamo kampında tutsak edilmiş binlerce kişi de dahil edilmelidir. ABD'deki tutukluluk oranı, ki 2 milyondan fazla kişi hapishanelerdedir, Küba'dan ve herhangi bir başka ülkenden oldukça fazladır. Amerika'da mahkumlar sivil haklarının çoğunu kaybederlerken Küba'da mahkumlar sivil haklarına tamamen sahiptirler.

ABD'nin gelir ortalamasının Küba'nın gelir ortalamasından on kat fazla olmasına rağmen Küba sağlık ve eğitim standartları ABD ile başa baştır ve hatta bazı noktalarda Küba daha da ileridedir.

ABD’de zenginlik ve yoksulluk süreklidir. Küba da ise daha fazla eşitlik vardır çünkü Küba’da paylaşım vardır.

ABD’de ifade özgürlüğünün anlamı bir grup özel teşebbüsün kitle iletişim araçlarına sahip olması anlamına gelir.

Küba’da bütün medya (tv, radyo, gazeteler ve dergiler) halk kuruluşlarının ve kitle örgütlerinin elindedir.

(...)

Küba devleti gücünü başkalarının işine karışmak ve uluslararası propaganda için asla kullanmaz bunun yerine tıbbi hizmete ihtiyaç duyan 60’dan fazla ülkeye doktor gönderir.
ABD ise devlet propagandası yapmak için radyo istasyonları kurar (Örneğin: Amerikanın Sesi, Radyo Marti), muhalif siyasal guruplar oluşturur.

Küba'nın insan hakları dosyası ABD'nin dosyasından daha iyidir. Uluslararası Af Örgütü 2006’da ABD’de "binlerce insan yargısız bir şekilde tutuklanmış gözaltına alınmıştır… İşkence nedeniyle gözaltında ölümler olmuştur…" demiş ve eklemiştir "ABD’de 61 kişi polis tarafından vurulduktan sonra ölmüş ve 61 kişi infaz edilmiştir." Af Örgütünün bu raporlarına işgal altındaki Irak’ta yapılan katliamlar dahil değildir.

Buna karşılık Af Örgütü'nün 2006 Küba değerlendirmesi daha olumludur. Buna göre "bazı ifade özgürlüğü sınırlamaları, dernekleşme ve hareket kısıtlamaları, 70’e yakın politik tutuklu vardır. 30 idam mahkumu olmasına rağmen cezalar infaz edilmemiştir."

Af Örgütü (bu arada bu örgütün Küba hakkında raporlarını yazan ofisi ABD'dedir) 70 politik tutuklunun anayasal düzeni yıkmak amacıyla yabancılardan para aldıkları gerçekliğini görmezden gelmiştir. Bu 70 kişinin büyük çoğunluğu 2003 yılındaki gemiyle adam kaçırma dalgası sırasında tutuklanmış ve büyük çoğunluğu halihazırda serbest bırakılmıştır. ABD'nin kabullenmek zorunda kaldığı diğer gerçeklikler ise şunlardır: "Küba’da politik cinayetler yoktur. Politik nedenlerle kaybedilme saldırısı yoktur", artı dinsel baskı ve ayrım yoktur, eğitim zorunlu ve parasızdır, genel sağlık sistemi vardır ve parasızdır, sanat özgürlüğü vardır. Bu durum Latin Amerikada; Şili, Guatemala, El Salvador ve Kolombiya'da, ABD tarafından desteklenerek düzenlenen, diktatörlük rejimlerinin ve ölüm mangalarının oldukça zıttıdır.
Küba'da cinsel ayrımcılığa karşı hareketler ve homoseksüellerin haklarının desteklenmesi ABD'ye oranla daha ileridedir. Küba'da cinsel çeşitliliğe tanınan tolerans birçok Latin Amerika ülkesine göre daha gelişkindir ve yine ABD'nin aksine, cins ayrımcılığını destekleyen kilisenin Küba politikalarına etkileri oldukça azdır.

Küba Cinsel Eğitimi için Ulusal Merkez (CENESEX), 1989 yılından bu yana transseksüellerin toplum içinde kabulü ve haklarının desteklenmesi de dahil olmak üzere cinsel tolerans için çalışıyor. Eğitim amaçlı yapılan kampanyalar vb. sayesinde Küba’da HIV virüsü taşıyanların diğer Karayip bölgesi ülkelerine ve ABD’ye oranla daha az olduğu ortaya çıkmıştır. 2001 yılından bu yana HIV virüsünden etkilenen bütün Kübalılar ücretsiz olarak tedavi ediliyor. ABD keza HIV virüsüne karşı sert programlar uyguladı, fakat orada tıbbi hizmetler garanti altına alınmadı.

ABD birçok Kübalının da bildiği üzere çoğunluğu teröristlerden oluşan sürgündeki Kübalıları kullanıyor. Örneğin, 2007 Mart’ında, Carlos Alberto Montaner isimli sürgün bir Kübalıya, Madrid belediye yönetimi tarafından "tolerans ödülü" verildi. Gerçekte Montaner Küba adaletinden kaçmış bir Kübalı, Küba kökenli bir Avrupa vatandaşı; CIA ilişkisi birçok yıl öncesine dayanıyor. Montaner, Küba’da birkaç yıl önce gerçekleştirilen bombalama eylemlerini ve Küba’ya karşı terör eylemlerini açıkça sahiplenen, Miami'de örgütlenen FNCA terör örgütüyle olan ilişkileri dolayısıyla Küba adaleti tarafından aranan birisi.

Küba hükümeti, tanınmış Küba karşıtı “pro-demokrat” bir aktivist olan ve 2002 yılında, temelinde yasaların değiştirilerek Küba'da küçük özel işletmeler kurulmasının önünü açmak yatan projesi "Proyecta Varela" ile, Andrei Sakharov ödülüne "düşünce özgürlüğü" dalında aday gösterilen, Osvaldo Paya' ya da hiçbir şey yapmadı. Ama Küba, Paya'nın Havana'daki Amerikan Çıkarları Bürosunda yapılan, Küba'da ABD destekli dönüşümün olanaklarının tartışıldığı toplantılara katıldığını ve toplantı başına 1000 $ aldığını ispatladı ve Küba televizyonundan açıkladı. Bu Küba yasalarına göre bir suç, ama Paya tutuklanmadı.
2005 yılında Avustralyalı gazeteci Paul McGeouh, FCNA ve Miami mafyası tarafından desteklenen bir başka "pro-demokratik" aktivisti; Raul Rivero'yu, seçti. McGeouh'a göre Rivero'nun 2003 yılında Küba'da tutuklanması "Sovyetler Birliği tarafından gerçekleştirilen en kötü insan hakları ihlallerini" anımsatıyordu, ve yine McGeouh'a göre Rivero'nun sadece iki suçu vardı "bir yazı makinesine sahip olmak ve düş kurmak". Ama McGeouh, Rivero'nun tutuklanma sebebinin; Küba'da anayasal düzeni yıkmak ve yabancı bir devlet tarafından desteklenen yeni bir sistem kurmak temeline dayanan bir plan doğrultusunda Amerikan Çıkarları Ofisi'nden ve terör örgütü FCNA'dan para alıyor olması olduğunu göz ardı etti. Bu davranış yeryüzündeki her ülkede suçtur.

ABD tarafından desteklenen "pro-demokrat" aktivistlerin en bilinenlerinden birisi, kısa bir süre önce "yasadışı göç" suçundan tutuklanan Luis Posada Carriles'tir ( Posada kısa bir süre sonra tekrar serbest bırakıldı; -çevirenin notu). ABD, 1976 yılında Venezüella'da bir Küba uçağına bomba koyduğu ve 73 sivili öldürdüğü sebebiyle aranan Posada'yı Venezüella'ya vermeyi reddediyor. Posada ABD’de yaptığı açıklamalarla 1997 yılında Küba’da otellere bombalı saldırılar yaptığını açıkça kabullenmesine rağmen asla tutuklanmadı. Ancak 2004 yılında Panama'da Fidel'i öldürmeye yeltenince tutuklanarak cezaevine kondu ve bundan 4 yıl sonra ABD işbirlikçisi Panama başkanı Mireya Moscoso tarafından affedildi ve salıverildi. "Teröre karşı savaş" verdiğini iddia eden ABD yönetimi Posada gibilerini terörist olarak tanımlamaktan kaçınıyor. İşte ABD'nin Küba'yı demokratikleştirmek için yardım dediği şey tam olarak budur.

ABD yönetimi dünya karşısında imajını düzeltmek için "sivil topluluklar", "Pro-demokrat" örgütlenmeler ve insan hakları grupları oluşturur. Örneğin, NED tarafından desteklenen "Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütüne göre Küba, Amerika kıtasında "basın özgürlüğünün" en büyük düşmanıdır. Diğer yandan Habersel Bilginin Güvenliği için Uluslararası Enstitü'ye göre; 1996-2006 yılları arasında ABD'de 21 gazeteci öldürülürken aynı dönemde Küba'da hiç gazeteci öldürülmemiştir. Aynı tarihler arasında Kolombiya'da 72, Meksika'da 31, Brezilya'da 27, Peru'da 16 ve Guetamala'da 13 gazetecinin öldürülmüş olmasını da bir diğer yana koyabiliriz.

(...)

ABD'nin neden gerçek bir demokrasi olamayacağına dair vurgulanması gereken önemli bir argüman daha var. Emperyalist hırs onları diğer ulusların doğal kaynaklarını sömürmeye, baskıcılığa ve işgale yöneltir... Tıpkı Kuzey Amerikalı yazar Gore Widal'in dediği gibi: Hiç bir emperyalist proje gerçek bir demokrasiyle veya gerçek bir Cumhuriyetle bir arada var olamaz.

Küba asla bir ülkeyi istila etmedi. Gücünü sadece kendi halkını savunmak için veya 80'lerde Güney Afrika'nın silahlı saldırıları sırasında Angola ve Namibya halkının savunulmasın gibi, saldırı altındaki diğer halklarla yardımlaşmak için kullandı (bu süreçte Küba 40,000 askeri ile bu halkların yanında olmuş ve Güney Afrika gericiliğine karşı savaşmıştı; -çevirenin notu).
Küba tıp hizmetlerini diğer uluslara yardım etmek için kullanıyor. ABD başka ülkelere binlerce asker gönderirken Küba başka ülkelere binlerce doktor gönderiyor. Üstelik 20 binden fazla yabancı öğrenci Küba'da tam burslu tıp eğitimi alıyor. Bu sayıya her yıl alınan 100 ABD'li öğrenci de dahildir. İşte bu noktalar "Küba bir demokrasidir ama ABD değildir" sözünün doğruluğu olduğunu bize gösteren sebeplerden bazılarıdır.

Rebelion.org’daki İspanyolca orijinalinden Ercan Bayraz tarafından kısaltılarak çevrilmiştir]

Ziyaretçilerimiz


Profile Visitor Map - Click to view visits