İsrail: Bir Nükleer Silah Vadisi

9 Haziran 2010 Çarşamba

Bu yazı Sizden Önce Kere Okundu

Farklı araştırmalara göre İsrail 75 ila 400 arasında nükleer silah başlığına sahip ve Ortadoğu’da bu tür silahlara sahip tek ülke.Başlangıcı 1950’li yıllara dayanan nükleer programının etrafındaki giz perdesi nedeniyle İsrail’in sahip olduğu nükleer silahların tam sayısı bilinemiyor. İsrail Negev çölündeki Dimona Nükleer tesisini Fransa ve İngiltere’nin yardımlarıyla kurdu. Bu tesis 1965 yılında faaliyetteydi ve askeri alanda kullanılmaya olanak sağlayacak şekilde plütonyum üretimi gerçekleştirebiliyordu. İsrail Devletinin kurucularından olan ve 1948-1963 yılları arası İsrail başbakanlığı görevini yapan David Ben Gurion’a göre nükleer tesisler “tamamen barışçıl amaçlara” amaçlara sahipti. Ama yaşanılanlar bu açıklamayı savunulmaz kılıyordu. O zamandan bu yana bütün İsrailli liderler “nükleer belirsizlik” politikası izlediler: konu bir tabu haline getirildi, nükleer silaha sahip olunduğu asla kabul edilmiyor fakat hiçbir zaman bunun aksi de savunulmadı. Bu belirsizlik politikası 2006 yılı aralık ayında İsrail başbakanı Ehud Olmert’in, Alman televizyon kanalı 424 ile yaptığı bir röportaj sırasında sarf ettiği “İran, tıpkı ABD, Fransa, İsrail ve Rusya gibi, nükleer silaha sahip olmak istiyor” sözleriyle ortadan kalktı. İsrail tarafından tapılan nükleer denemelerin kanıtları da yok. 1979 Eylülünde, Amerika’nın, nükleer patlamaları tespit etmek için tasarladığı Vela uydusu Hint Okyanusunun güneyinde yoğun bir ışık tespit etti. ABD başkanı Carter tarafından görevlendirilen komisyon, önceleri bu ışıklanmanın nükleer bir denemeden kaynaklandığını söylese de daha sonra bunun bir nükleer deneme olduğunu kanıtlayacak ya da yalanlayacak yeteri kanıtın bulunmadığı kanısına vardı. Nelson Mandela hükümetinde Güney Afrika’nın dışişleri bakanlığı yardımcılığı görevini yapmış olan Aziz Pahad, 1997 yılında Haaretz gazetesinden İsrailli gazeteci Yossi Melman ile yaptığı röportaj sırasında, Vela uydusunun tespit ettiği aydınlanmaların, İsrail ve Güney Afrika tarafından yapılan “nükleer denemelerden” kaynaklandığını kabul etti. Pahad’ın anlattıklarına göre “ nükleer meselesi gizliydi ve birçok doküman imha edildi ama yine de iki ülke arasındaki bu ilişkiyi kanıtlayabilecek çok fazla bilgi mevcut”



Sürekli yükselen askeri harcamaları sayesinde ( CİA World Factbook’a göre, Gayrisafi Yurtiçi Hâsıla’nın % 7,3 ü ile dünyada en fazla askeri harcama yapan ülkeler sıralamasında 7. ülke ) İsrail, yer altı sistemlerinden fırlattığı Eriha füzeleriyle nükleer silahlarını karadan 11.000 km den fazla mesafelere fırlatabiliyor, Alman üretimi Dolphin denizaltılarıyla denizden, Amerikan yapımı F-16, F-35 avcı-bombardıman uçaklarıyla havadan, Avrupa, Asya ve Afrika’nın herhangi bir noktasını vurabiliyor. Deneyimli gazeteci Seymur Hersh’e göre, İsrail, bombalarını bir bavula sığabilecek şekilde küçültebilecek kapasiteye bile sahip.



Nükleer Tekel

Bomba gücü alanında İsrail bölgenin en “yüksek nükleer gücü” olmayı hedefliyor. Bu yüzden bölgedeki diğer ülkelerin nükleer kapasitelerini geliştirmelerini, sabotajlar, askeri operasyonlarla ve Mossad tarafından gerçekleştirilen gizli eylemlerle, engellemeye çalışıyor. 1977’de Irak’ın Osirak nükleer santralinin yıkılması veya 2007 yılında Suriye’de, Washington Post gazetesinin iddiasına göre Kuzey Kore ile işbirliği içinde nükleer çalışmalar yapılan, bir tesisin bombalanması İsrail’in bu yöndeki faaliyetlerine verilecek örneklerdendir.



İsrail’in nükleer silahlarını kullanması, 4 olası durum dışında, şimdilik beklenmiyor. Politika bilimcisi Scott Sagan’ın “Düşünülmez planlarken” isimli çalışmasında yazdıklarına göre, İsrail’in 1960’lı yıllarda belirlediği ve ihlal edilmesi halinde nükleer silah kullanacağı “kırmızı çizgileri” şöyle:

1- Arap ülkelerinin, 1949 savaşı öncesi İsrail sınırlarına başarılı bir işgal gerçekleştirmesi.

2- İsrail Hava Kuvvetlerinin yok edilmesi

3- İsrail şehirlerine gerçekleştirilecek genel bir bombardıman veya biyolojik, kimyasal saldırı

4- İsrail’e karşı nükleer silah kullanılması



İlk olarak Ben Gurion’un formüle ettiği bu kırmızı çizgiler 1960’lı yılların ikinci yarısında Levi Eshkol’un iktidara gelmesiyle somutlaşmıştı. Tarihçi Avner Cohen’in iddiasına göre İsrailli yöneticileri atom silahları yapmaya iten, Arap ülkelerinin oluşturacağı bir koalisyonun İsrail’e karşı gerçekleştireceği saldırı tehdidiydi. Bu şekilde İsrail resmi olarak “Şimşon Seçeneği*” olarak adlandırdıkları “son bir hamle” yapabilecekti.



Çevirmen Notu:

* Şimşon, Yahudilerin kutsal saydığı Hâkimler kitabının 13-16. bölümlerinde yaşamı anlatılan bir karakterdir.


Diagonalperiodico sitesindeki İspanyolca orijinalinden
Ercan S. Bayraz tarafından çevirilmiştir...

Ziyaretçilerimiz


Profile Visitor Map - Click to view visits