Halkımın Öğrenmesini Umut Ederdim

9 Haziran 2010 Çarşamba

Bu yazı Sizden Önce Kere Okundu

İsrail, Mahmut el-Mabhooh’u Dubai’de öldürüldüğü zaman, 15 kadar ülkenin gizli servislerinin, İsrailli ölüm timlerine sahte pasaportlar sağlayarak ya da onları hava alanlarının kontrol noktalarından sorunsuz geçirerek İsrail’le işbirliği yaptığı, ifşa edilmiştir. Bu işbirliğine rağmen, cinayetten sonra batı medyası cinayeti örtbas etmek için sahte pasaportlar düzenlendiği ve kendi gizli servislerinin suça ortak olduğu konuları üzerine yoğunlaştı. Suç Araplara karşı işlendi ve alışıla geldiği üzere failleri hesap vermeyecek. Bu ilk değildi ne de son olacak. İşte bu işbirliği 60 yıldır silahsız Filistinli ve Lübnanlı sivilleri öldürmeye, katliam yapmak için İsrail’i cesaretlendirdi. Bugün bölgede istikrarı bozmayı amaçlayan Scud füzeleri hikâyesini uydurarak Netenyahu’nun uyuşmazlığına ve Araplarla barışı tümden reddine destek verdiler. Hikâyenin absürtlüğü ortaya çıkınca, Barak, “ Hizbullah silahlandırılıyor ve bu silahlar bölgenin istikrarını zayıflatıyor” tarzında bir medyatik-politik bir kampanya başlatmak için Washington’da kurmaylarıyla buluştu. Bu defa ve aniden, Dışişleri Bakanı Clinton ve başkan Yardımcısı Feltman, İsrail’in sahip olduğu onca kitle imha silahına ve üstün hava gücüne rağmen bölgenin güvenlik ve istikrarını tehdit etmediğini, sadece Hizbullah’ın bahsedilen silahlarının “bölgelerinin” istikrar ve güvenliğini bozduğunu keşfettiler.

Amerikalı üst düzey yetkililer, medyada yayınlanan ve hiçbir güvenilirliği olmayan suçlamalara dayanarak Suriye ve Lübnan’ı tehdit etmek için harekete geçtiler. Bu olayda Dış İşleri Bakanı, bu hayali eylemi “provakatif, bölgenin istikrarına tehdit olan, ABD ve uluslar arası toplum tarafından kabul edilemez” olarak tanımlamış, silah transferini mümkün olan en güçlü dille suçlamıştır. Açıklamalardaki berraklık verimli bir araç haline gelmiştir.

İsrail, 4. Cenova Konvansiyonunun ve Güvenlik Konseyinin 338. 242. ve 1701. kararları da dâhil olmak üzere, bütün kararlarını ihlal ederek onca silahı ithal ederken bunu görmezden gelen Clinton, Suriye ve Lübnan’ı 1701 numaralı “Lübnan’a gayri resmi yollardan her türlü silah girişini” yasaklayan kararı ihlal etmekle suçladı.

ABD savunma bakanı Robert Gates “İran ve Suriye Hizbullah’ı Scud füzeleriyle silahlandırarak bölgenin istikrarını zayıflattıkları” nakaratını tekrara girişti. İsrail hâlen bütün uluslar arası yasalara ve insan haklarını çiğneyerek, Arap oldukları için, 1.5 milyon Filistinliye karşı havadan, denizden ve karadan ambargo uyguluyor. ABD ve Avrupa, ambargoya maruz kalanlar Araplar olduğu için, sessizliklerini sürdürüyorlar. Ambargonun Araplar tarafından İsraillilere uygulandığını düşünsenize bir! Clinton ve Feltman’ın tavrı ne olurdu.

Halkımın, İsrail kuşatmasını kurmak için, 24 Mayısta Türkiye’den denize açılacak olan Freedom Fleet (özgürlük filosu) organizatörlerinden öğrenmesini umardım. Türkiye, Malezya, İsveç ve Yunanistan’dan örgütler, yiyecek, eğitim ve tıbbi malzeme ve en az 600 insan taşıyan gemililer gönderecekler. Peki, Araplar bu çabaların neresinde? Arap iş adamları Gazzedeki kardeşleri için ne yapıyorlar? Bazı Araplar, insanlarını, onurlarını ve kendi ulusal haklarını terk ettiklerinde, uluslar arası statülerini ve bölgesel rollerini de kaybettiler. Şunu unutmamalılar ki, dayanışmaya inanan Batı, bölünme ve parçalanma temelinde kardeşimi satanlara saygı duymaz. Batı, kendi halkına ihanet edenleri, güvenilmez olarak kabul etmekte haklı. Bu sebeptendir ki, kendini batının dostu olarak düşünenler bir hayalde yaşıyorlar. Batı sadece kendini ve kendi çıkarlarını düşünür. Peki, Araplar neden birbirlerinin dostu olup kendi çıkarlarına sadık olmazlar? Halkımın, saflarını nasıl birleştireceğini, düşmanlarından bile olsa öğrenebilmesini umut ederdim.


Bouthaina Shaaban’ın bu yazısı Counterpunch sitesindeki İngilizcesinden Ozancan Serhan ve Ercan Bayraz tarafından çevirilmiştir.

Ziyaretçilerimiz


Profile Visitor Map - Click to view visits